İletişim

iletişim Bilgileri
-> Web : www.ayhnpksn.com
-> e_mail : ayhnpksn@gmail.com
-> Koçluk Hizmetleri Tel. : 0533-338 18 86

23 Mart 2012 Cuma

Yalnızlık Paylaşılmaz


Yalnızlık, yaşamda bir an,
Hep yeniden başlayan..
Dışından anlaşılmaz.

Ya da kocaman bir yalan,
Kovdukça kovalayan..
Paylaşılmaz.

Bir düşün'de beni sana ayıran
Yalnızlık paylaşılmaz
Paylaşılsa yalnızlık olmaz.

Özdemir Asaf

İLK AŞK



Ben ne sevdalardan geçtim,
Aklımda hep sen varken,
Nice çamurlara düştüm,
Üstüme bulaşmasından korkmadan…

Bir yeni yıl arifesinde,
Ben başka sevdanın kollarındaydım,
Aklımda sen varken…

Yüreğime düşürdüğün yangın,
Nedense aklımda kalmış,
Ben nice sevdanın koynunda,
Yüreğime seni koymadan…

Belki sen de bir sevdanın koynunda,
Hatırlamazsın beni,
Ben nice sevdaya gebeyken,
Her sevda da,
Aklıma düşen ilk yangındayım…
                                  31.12.11

Ayhan PEKŞEN

17 Mart 2012 Cumartesi

Beni bu güzel havalar mahvetti


Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.

Orhan Veli KANIK

16 Mart 2012 Cuma

Berlin


Ne zaman Berlin’i anlatmaya kalksam,
Korkuyorum,
Adını hatırlayamadığım sokaklarında,
Sevdalarım…

Bir yılbaşı gecesi,
Sokak ortasında bir yosma,
Islak öpücüğünde,
Çocuksu erkekliğim…

Çılgın zamanların şehri,
En meraklı zamanlarımda,
Süzülürken dudaklarımdan saflığımın kanı,
Acıdan değil çığlığım…

Ne zaman ki,
Nefes alışlarım yabancı,
Boğazıma düğümleniyor,
Berlin’in sınırları…

Bir duvar önümde kocaman,
Korkuyorum,
Ne zaman anlatmaya kalksam,
Göremiyorum…

Ayhan PEKŞEN

14 Mart 2012 Çarşamba

Düşünce yasaları-2

2. Zihin her çeşit düşünceyi yayar ve alır.
   Her yasa kendi içinde bir bütün olduğu gibi birbirini tamamlayıcıdır. Düşünceler zihnimizde yaratılır ve çevreye yayılır. Bu çevre çerçevesini özellikle yapıyorum ki spritüel boyuta girmek istemiyorum. Dileyen okuyucu bunun çerçevesini büyütebilir. Zihin her türlü düşünceyi yaratılır, yaratım aşamasında yaşamımızın ilk yıllarında hiç sorun yoktu ancak zaman içinde düşüncelerimizi bastırmayı, yok saymayı, engel koymayı ve sınırlandırmayı öğrendik. İlk öğrendiğimizde bunları uygulamak oldukça zordu ama sağ olsun ebeveynlerimiz ve diğer eğitmenlerimiz bu eğitim için ellerinden gelenin en iyisini yaptılar ve biz artık düşüncelerimizi otomatik olarak kontrol eder hale geldik ve saklamayı öğrendik (mi acaba?) Neyse bunu da düşünmemize gerek yok, bilinçaltı hangi düşünceyi eyleme geçirip geçirmeyeceğimizi bize otomatik olarak yaptırıyor ve zihnin ürettiği düşünceler otomatik olarak çevreye yayılıyor ve yasa bir de belirtildiği gibi düşünceler hayatımızı şekillendiriyor.

    Zihin, ürettiği düşünceleri yaymakla kalmıyor, başkalarının ürettiği düşünceleri de alıyor. Yani düşünceler bir engelle karşılaşmadan sürekli bir şekilde zihin tarafından alınıyor ve yayılıyor. Sebepsiz yere olduğunu düşündüğünüz bir şekilde patronunuzun size soğuk davrandığı oldu mu? Bilmiyorum. Sürekli olarak işinizden nefret ettiğinizi söyler ve patronunuzun kötü özelliklerini sayarsanız ve bunları bir kişiyle sözel olarak paylaşmasanız bile, patronunuzun size iyi davranmayacağı kesindir. Sürekli olarak sizi "yolunacak kaz" olarak gören birine para verir misiniz? Halbuki o kişi size "sizin yolunacak bir kaz" olduğunuzu hiç söylemedi. Sürekli olarak her gördüğünüzde "Bu insanı artık görmek istemiyorum, nefret ediyorum ondan" dediğiniz ve o insanın ortadan kaybolduğu oldu mu hiç? Örnekler çoğaltılabilir. Bir gurubun içine girersiniz ve kendinizi pek te rahat hissetmezsiniz, evet haklısınız çünkü düşüncelerin enerji kuvvetiyle karşılaştınız. Hava değişmedikçe de rahat edemeyeceksiniz.

    Yasa 2 yi iyi anladığımızda şunu görürüz, hangi düşünceyi üretirsek üretelim, bunu çevreye yayar ve benzer düşünceleri alırız. Siz ne kadar gülümsemeye çalışsanız da karşınızdakinden hoşlanmıyorsanız bu düşünceyi ona ulaştırırsınız. Bu yüzden kişisel gelişimde rol yapamazsınız. Buna yönelik çalışmalarınız sadece kısa süreli çevreyi kandırmaca yaratır. Bilinçaltı size bunu her zaman fısıldar. Kendinizi iyi hissetmiyorsanız, bu düşünceyi yayarsınız.  

   Sadece yasaları ele aldığım bu yazı dizisinde konuyu farklı boyutlara getirmemek adına sadece yasaları   anlatıyorum. Olumlu düşünce nasıl yaratılır veya alıştığımız ve sürekli tekrar ettiğimiz düşüncelerden nasıl kurtulunur gibi konulara girmiyorum. Sadece yasa der ki, zihin her çeşit düşünceyi yayar ve alır. Peki arzu ettiğimiz yaşamı getirecek düşünceler mümkün müdür? Elbette. Bu da ayrı bir çalışma konusudur. Ve değişimin başlangıç noktasıdır.

Saygı ve Sevgilerimle
Ayhan PEKŞEN

13 Mart 2012 Salı

Günün Sözü


Kuantum mekaniği konusunda çok çalışmak gerekir. Ama, içimden bir ses bana bunun her şeyin çözümü olmadığını söylüyor. Bu teoriyle birçok şey açıklanıyor; ama hala O'nun sırrını çözebilmiş değiliz. Ben yine de, O'nun zar atıp kumar oynadığını, hiç mi hiç zannetmiyorum.

Albert Einstein

Düşünce yasaları-1

1. Düşünceler hayatımızı şekillendiren enerji kuvvetleridir.

    Her düşünce kendi enerjisini yaratır. Güçlü düşünceler güçlü enerji yaratır, zayıf düşünceler zayıf enerji yaratır. Bu öylesine basite alınacak bir durum değildir. Yakın tarihte ingiltere'de yapılan bir araştırma uyanık haldeyken bir insanın zihninden ortalama 60.000 düşünce geçirdiğini ortaya koydu. Araştırma hangi koşullarda yapıldı bilmiyorum. Bu sayı nasıl bulundu onu da bilmiyorum. Ancak şu bir gerçek ki, her an zihnimizden düşünceler geçiyor. Farkında olmadan düşüncelerin içinde yüzüyoruz.

   Peki o zaman, bunun bizim için anlamı ne? Anlamı şu ki, düşünceler hayatımızı şekillendiriyor ve bu bizim farkında olmadığımız düşünceleri de kapsıyor. Bu nedenle bilinçli olarak arzu ettiğimiz şeylere kolaylıkla ulaşamıyoruz. Çünkü her düşünce kendi enerjisini yaratıyor ve insan ona göre hareket ediyor. 

   Ürettiğiniz düşünceler olumlu ise, bu olumlu enerji kuvvetleri oluşturuyor ve olumluyu yaşıyorsunuz. "İnsanın ters gitmeye görsün işi yoğurt yerken kırılır dişi" aslında bunu çok güzel özetleyen bir deyiş. Sürekli olarak olumsuz düşünce ürettildiğinde sürekli olarak olumsuzluk yaşanıyor.

   Bu yazımda birinci yasayı belirttim, değişim süreçlerinden bahsetmeyeceğim. Düşünceler de bir alışkanlıktır ve insan  bir düşünme modelini öğrenir ve bu yönde hareket eder. Sadece şunu söylemek istiyorum. Değişimin ilk başlayacağı yer düşüncelerdir. Düşünceler değiştiğinde hayatımız da değişmeye başlar. Ve azimli bir çalışmayla hayatımızı tümden değiştirmek mümkündür.

Saygı ve sevgilerimle
Ayhan PEKŞEN

10 Mart 2012 Cumartesi

Ayrılış


Gitmeden beni uyandır,
Saati kurmayı unutsam da,
Gözlerine dalmak istiyorum,
İçimde cevap bulamayacak sorularla…

Vedaları sevmezsin, biliyorum
Acılara alışkınsın,
Yoksa,
Her terk edişine, nasıl katlanırdın…

Gitmeden son bir kez,
Ben de kalan seni,
Görmem lazım,
Uyandır beni…

Ve ben sana uzanmak istesem de,
Biliyorsun,
Nafile yakarışlarla,
Düşemem gözlerinden…

Gitmeden uyandır beni sevgili,
Yoksa yaşayamam,
Ben de kalan "devamın" olursa,
Ben uyanamam…

Ayhan PEKŞEN

Paradigma_Değişim Nasıl Olur(4)

Eğitim filosunda olan iki savaş gemisi bir kaç gündür kötü hava koşullarında manevra yapıyordu. Ben en öndeki savaş gemisinde görevliydim ve hava kararırken köprüde görevliydim. Yer yer sis vardı ve görüş alanı dardı. Bu nedenle komutan da köprüdeydi, bütün faaliyetleri denetliyordu.

Karanlık bastıktan kısa bir süre sonra köprünün gözetleme yerinde iskele tarafındaki nöbetçi haber verdi: "Işık sancak tarafında."

Komutan seslendi :"Dümdüz mü ilerliyor, yoksa kıça doğru mu gidiyor?"

Nöbetçi : "Dümdüz ilerliyor komutanım." diye cevap verdi. Bu, o gemiyle tehlikeli bir çarpışma rotası üzerinde olduğumuz anlamına geliyordu.

Komutan nöbetçiye emir verdi. "Gemiye mesaj gönder. Çarpışma rotasındayız. Rotanızı 20 derece değiştirmenizi öneriyoruz."

Karşıdan şu sinyal geldi: "Rotanızı 20 derece değiştirmeniz önerilir."

Komutan, "Mesaj gönder," dedi. "Rotayı 20 derece değiştirin."

Karşıdaki, "Ben deniz onbaşıyım, rotanızı 20 derece değiştirseniz iyi olur." diye yanıtladı.

Komutan bu arada iyici öfkelendi. Hırsla emretti."Mesaj gönder! Ben bir savaş gemisiyim. Rotanızı 20 derece değiştirin."

Karşıdaki ışıklarla cevap verdi. "Ben bir deniz feneriyim."
Rotayı değiştirdik.

İnsanlar kendi yaşamlarına ve ilişkilerine, koşullanmalarının ve deneyimlerinin sonucu olan paradigmalar ya da haritalar aracılığıyla bakabilirler, ancak bu haritalar arazinin kendisi değildirler.Bunlar "öznel gerçekler" dir. Araziyi tanımlama çabalarıdır.    Alıntı : Etkili İnsanların 7 alışkanlığı.  Stephen R. Covey

Deniz fenerlerini fark etmek sisli ve kapalı havalarda oldukça zordur. Açık ve net bir uyarı olmasa bile bunların farkında olabilir ve rotamızı ona göre değiştirebiliriz Deniz fenerleri ilkelerdir. Ve ilkeler karşı konulamayacak yasalardır. NLP bu konuda oldukça çok, paradigma değişimi sağlayan tekniklere sahiptir. Öğrenilmiş çaresizlikler kader değildir. Ve değiştirilebilir.

Saygı ve Sevgilerimle
Ayhan PEKŞEN



9 Mart 2012 Cuma

Unutulmaz


Aklımda ne varsa sevdaya dair,
Bir bir koptu yüreğimden,
Anladım ki ne varsa,
Sen olmuş sevda ya dair.

Bir tek sen de kalmış sevda,
Sevdanın başlangıcında,
Ard arda koyulmuş,
“Bu son” diye kandırmacayla…

Anladım ki,
Bir tek sevda koymuş yüreğim..
Bir bir hatırladım diye,
Adı hep "sen" olmuş…

Ayhan PEKŞEN

6 Mart 2012 Salı

Benim Sevdam


Nicedir sevdalıyım insanlara,
Yanıp durmam bundandır,
Sanırlar divane olmuşum,
Kapıları çalmam sevdadandır.

Nicedir hasretim gülüşlere,
Sanırlar almaya geldim,
Borç hanesine düşerim diye,
Görmezden gelindim,

Nicedir görmem gelişleri,
Azalırım korkusundan,
Cesaret bir yol,
Hasretin sevdamdandır.

Ayhan PEKŞEN

Günün Sözü

“Hayallerin sınırlarının ötesine geçemez. Sınırlar senin koyduğun fakat koyduğunu unuttuğun şeylerdir. Bunları biliyorsun, bildiğinin farkına vardığında nasıl kaldıracağını da bilmeye başlayacaksın.”

Ayhan PEKŞEN

5 Mart 2012 Pazartesi

Günün Sözü

Günümüzde kendisini tanımayan, anlamayan, robot gibi davranan birisiyle karşılaşıyoruz. Bu insan yalnızca, kendisi olduğu sanılan kişiyi tanır. Anlamsız gevezelikleri iletişim sağlayacak konuşmanın, yapay gülümsemesi gerçek kahkahanın, donuk çaresizliği ise gerçek acının yerini almıştır. Bu birey hakkında iki şey söylenebilir: Birincisi, bireysellik ve aklına estiği gibi davranmak gibi giderilmesi olanaksız kusurları vardır. İkincisi, o yeryüzünde dolaşan bizim gibi milyonlarca insandan pek farklı biri değildir.

Erich Fromm

4 Mart 2012 Pazar

Karalama Defteri

Benim hiç karalama defterim olmadı,
hep düzyazı yazdım,
ne yazdıysam hayata dair,
hep yansıdı anında bana...

Akşamların gölgesinde babalar eve dönerken,
benim hiç babam dönmedi eve,
işte bu yüzden,
karalama defterim olmadı benim...

Sizin hiç babanız oldu mu,
karalama defterinizi temizleyen,
benim olmadı,
işte bu yüzden,
Ben hep düzyazı yazdım,
Ve hiç affı olmadı hayatın...

Ayhan PEKŞEN

Merak edenler, KOÇLUK nedir?


Koçluk Süreci Nasıl İşler ile tamerakin

2 Mart 2012 Cuma

Yola Çıktığında

Bir kez yola çıktıysan, dönüp arkana bakmayacaksın,
Önüne engeller çıkacak, yıkacaksın,
tutmaya çalışanlar olacak,
için acısa da onları bırakacaksın,
seni senden almaya çalışanlara,
kafa tutacaksın, dahası aldırmayacaksın...
ve sen direndikçe,
bir bir açılacak kapılar önünde,
başaracaksın,
sen başardıkça, alkışlayanlar çoğalacak,
onların önlerinde eğilecek, selamlayacaksın,
ve sessiz ama derinden, yoluna devam edeceksin...

Ayhan PEKŞEN

Günün Sözü

"Kendimizin dışındaki bir şeye aşık olup kendi varlığımıza olan inancı unutmak, bağımlı olan bir dünyanın karmaşası içinde kendimizi yitirmek, kişisel gerçekliğimizin tek yaratıcısının kendimiz olduğunu unutmak demektir."  Alıntı

29 Şubat 2012 Çarşamba

Kartalkaya'yı Ateşleyenler

Hayalin bir dağın tepesine karlarla kaplı olsa da ateşle iz bırakmak kadar zor bir şey olsa bile peşini bırakma. Önce hayal eder, sonra o hayale inanırsın; nasıl yapabileceğini tasarlar ve denersin, yılmadan. Yeterince denersen, neden olmasın?

Onlar tam da bunu yaptı. Karlarla kaplı Kartalkaya’nın zirvesine ateşle iz bırakabileceklerine inandılar. Burn, sadece ihtiyaç duydukları cesaret ve enerji desteğini sağlayarak bir hayali ateşledi. Onlar da tutkularının peşinde yola çıktılar. Boardlarını hazırladılar, pompalarla modifiye ettiler, rampalarını kurdular ve kaydılar. Olmadı, baştan aldılar, onları amaçlarına ulaştıracak şartları gerçekleştirmeyi başarana kadar, tekrar tekrar.

Ve 3. gün de bitip gece yarısı olduğunda Kartalkaya’da istedikleri ateşi yakmayı başardılar. Çektikleri videoyla da ‘İçindeki kıvılcım nasıl kocaman bir ateşe dönüşür’ü hepimize gösterdiler. Tutku ve cesaretle yanmayacak ateş yoktu, inandık. Burn, gençleri tutkularından başka bir şeye kulak asmadan, istediklerini alana kadar denemeye, vazgeçmeden denemeye çağırıyor. Tutkuları cesaretle besleyen kocaman bir ateş yakmak için Burn gençleri ateşlemeye devam edecek.

İçindeki kıvılcımı farket ve büyüt. Burn ateşler.

http://www.facebook.com/BurnTurkiye

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Düşünceler_Değişim Nasıl Olur ? (4)

   Hayat olağan şekliyle devam ediyor ve olması gereken her şey kendi mükemmelliği içinde oluyor. An-kara teslim sanırım ülkemin her yerinde durum aynı. Ben de hayatın yavaş akışkanlığına teslim olup ofisimde bir iki saat şöyle bir kendimle baş başa kalayım dedim. Aklımdan değişik düşünceler geçmeye başladı. Buna izin verdim ve geriye biraz çekilerek düşüncelerimin önümde bir gayri resmi geçit yapmasına izin verdim.

   Bakıyorum düşüncelerime ve bu hayatta olmasını gerektiren şeyler dışında bir şey göremiyorum. Olumsuz düşünceler bir geçit yapmaya başlıyor. İzin veriyorum, "geçin bakalım". Ve fark ettiğim bir şey var, olumsuz diye geçen düşünceler aslında bana olması gerektiği şeyler hakkında mesaj veriyor. Geçerken bir kaçını yakaladım ve daha derinden incelemeye başladım ve gördüğüm şey hoşuma gitti. Olumsuz düşüncelerim bana olması gerekenler konusunda liderlik yapıyordu. Durum böyle iken bu olumsuz düşüncelerden kurtulma çabası da neyin nesi oluyor? Ya da bunları bastırmak? Biraz kafam karıştı. Aldığım teknik bilgilerin ışığında kendi karanlığımın aydınlığa çıkmasına çaba göstererek bir zihin çalışması yaptım. 

   Olumsuz düşünceler yaşantımızda ciddi bir lider aslında. Bunları algılama çabası göstermeden yok etmeye çalışmak, nasıl olursa olsun bir sıkışmışlık yaratıyor. Bu düşüncelerin peşine düşüp, bizi karanlıktan aydınlığa çıkaracak ampulü yakmak gerekiyor. Ve bu noktada kendine verilen olumlu telkine katılamıyorum. Yani kendini iyi hissetmezken, sürekli "ben iyiyim" demek belki biraz motivasyon sağlıyor ama sorunu çözmüyor. Bir çok kişisel gelişim uzmanının kullandığı ve adına affirmasyon dedikleri şeyi kabul edemiyorum. 

   Olumsuz düşüncelerin altında yatan mesaj ortaya çıkarılmalı, bunun sonucunda nasıl eyleme geçeceğimize ilişkin bilgi kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Eylem adımları belirlediğimizde ve yapmaya başladığımızda, bizi isteklerimizden alıkoyan korku ve/veya endişelerimizle karşılaşacağız. Bunları çözmek için kararlı olduğumuzda gerçek iç huzuru yakalamaya başlıyoruz demektir. Bundan sonra -miş gibi duygular yaşama ihtiyacı da duymayız.

Saygı ve Sevgilerimle. Huzur Sizlerle Olsun
Ayhan PEKŞEN

Günün Sözü

"Güvensiz dostluk olmaz,  güven için de dürüstlük ister"
Samuel Johnson

28 Şubat 2012 Salı

Yaşamak

Bir kelebeğin kanadında uçacaksın
için içine sığmayacak
aşk cümleleri kuracaksın
ellerine eller konacak.

Sen oynayınca
en büyük oynayacaksın
ayağın kaydığında
tek parçan kalmayacak.

Herkes duvar olacak sana
sen güleceksin
deli diyecekler
bileceksin.

Bir kelebeğin kanadında uçacaksın
başın gökyüzünde
ışıl ışıl parlayacaksın
güneşin altında...

Ayhan PEKŞEN

27 Şubat 2012 Pazartesi

Jill Bolte Taylor'a inen müthiş içgörü darbesi

Para_Değişim Nasıl Olur (3)

   Şimdi para hakkında yazmaya başlayınca duramam diye endişeleniyorum. Para başlı başına çalışılması gereken bir konu ve henüz hayatınızda yeterince para yoksa bu konuda ciddi çalışmalar yapmanız gerekiyor demektir. Söylemek istediğim daha çok çalışıp daha fazla para kazanma yolları aramanız değil. Ya da kendi işinizi yapıyorsanız daha çok para getiren işlere girmeniz değil. Bu konularda da çalışabilirsiniz fakat bu sizin parayla olan ilişkinizi değiştirmez.

  Para güzel bir duygu değişim aracıdır ancak miktarı ne olursa olsun tedirgin edici bir tarafı vardır. Sanılır ki çok para olunca kendimizi iyi hissedeceğiz. Çok paranız olduğunu bir hayal edin. Durmayın bir 5 dakika çok çok paranız olduğunu hayal edin. Hayaliniz bittiğinde hislerinize bakın. Sonra ne düşündüğünüze. İlk otuz saniye huzur ve mutluluk, sonrasında parayı koruma için önlemler almaya başladınız değil mi? ya da farklı bir kaybetmeme stratejisi düşünmeye başladınız. Böyle düşününce paraya sahip olmak olmamaktan daha iyi değildir.

   Paraya sahip olmanız şu an ne kadar paranız olduğuyla da ilgili değildir. Paraya sahip olmanızın yaptığı duygu değişimi dışarıdan içeriye olduğu için kalıcı huzur ve mutluluk vermez. Ve ne kadar çok paraya sahip olursanız olun bir süre sonra içinizdeki parayla olan ilişki düzeyindeki miktara tekrar dönersiniz ve bunu tekrar tekrar yaşarsınız. Bir kazanıp bir kaybetme oyunu böyle bir oyundur.

   Parayla olan ilişki de bir olma halidir. Sahip olup sonra olamazsınız. Önce olmalısınız sonra sahip olursunuz. Mutlaka tanımlamaları duymuşsunuzdur. Fakir, orta halli, zengin, çok zengin. Bu kişiler neden hep oradadırlar. Çünkü olma halleri odur. Yıllarca orta halli olarak yaşarsınız. Ara sıra elinize çok paralar geçebilir ama siz gene orta halli seviyenize dönersiniz. Çünkü olma haliniz orta hallidir. Bunun farkındalığını yaşayıp, size daha çok parayı sahip olmanıza taş koyan engellerinizi kaldırmadıkça hep aynı hale tekrar tekrar dönersiniz. 

   İç Dünyanızda parayla olan ilişkinizin farkına vardığınızda bunu bilinçli bir şekilde yenemezsiniz. Onu zorlayarak ya da rol yaparak değiştiremezsiniz. Yapılacak şey ciddi bir değişim sürecine girmek ve parayla olan yanlış, size hizmet etmeyen duygu ve düşüncelerin temizlenmesidir. Bu temizlikten sonra dış dünya da ne yaparsanız yapın, iç dünyanızdaki para seviyesine mutlaka ulaşırsınız.

Saygı ve Sevgilerimle, Huzur Sizlerle Olsun

Ayhan PEKŞEN
Kişisel Gelişim Profesyoneli


26 Şubat 2012 Pazar

Günün Sözü

Evren olduğu haliyle mükemmeldir. Değişmesi gereken yalnızca sensin.
Alıntı

Çocuk olmak

24 Şubat 2012 Cuma

Rumeli Hisarı'nda Masalsı Bir Aşk Hikayesi!

"Eski aşklar Yeşilçam'da kaldı" lafı klişe olmaya yüz tutmuşken, fırtınalı sevdalar, çekişmeli ilişkiler günümüzde hem magazin basınında hem de yakın çevremizde -buna kendimiz de dahil- karşımıza bolca çıkıyor. Sevgilimizi elimizden almak isteyen dış mihraplar yoğun şekilde çalışırken bize de biricik aşklarımızı elimizde tutmak için yapmamız gereken çok iş düşüyor. Bu konuya nereden geldiğimi açıklıyorum!

8x4 yeni deodorantları Beauty ve Beast için muhteşem bir project mapping uygulaması daha yapmış. Gösterinin hikayesi kısaca şöyle: romantik bir aşk hikayesi kötü niyetli bir ejderhanın tehdidi altına giriyor. Kahraman erkeğimiz çekici kokusunun da yardımıyla güzel kızı kurtarıyor ve hikaye mutlu bir şekilde sona eriyor.

8x4 dünyasını Facebook'tan takip etmek isteyenler; http://www.facebook.com/8x4Turkiye

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Korku ve/veya istek


Arkadaşım Fatoş Pabuçcu nun tweet'inde okuduğum S.Freud'un "Her korkunun arkasında bir arzu vardır" sözü bugünkü yazımın konusunu oluşturdu. 

Korku dediğimiz olgu eylemimizi kısıtlayan, bizi harekete geçmekte zorlayan bir duygudur. İleri aşaması panik'tir. Bazen panik korkuya göre daha iyi bir duygudur ve size hareketin zorunlu olduğu mesajını verir ve harekete geçersiniz. Korku endişeden sonra gelir ve size harekete geçmeniz mesajını verir, ya harekete geçeceksiniz ya da geri çekileceksiniz. Çoğu uzman bu konuda "korkunun üstüne" git tavsiyesinde bulunur ve bu bence yanlıştır. Korkunun altında yatan duyguyu ortaya çıkaramazsanız korku kaybolmaz, eyleme geçersiniz fakat her eylemde aynı korkuyu yaşar ve bu seferde başka alışkanlıklar geliştirirsiniz. Sahne korkusu böyle bir şeydir. Eğer bu korkunun altında yatan duyguyu ortaya çıkaramazsanız, sahneye ne kadar çıkarsanız çıkın aynı korkuyu yaşarsınız. Yıllarca sahneye çıkıp ta bu korkuyu yaşayanlar, sonunda alkol alarak sahneye çıkmak gibi kendilerini zamanla yıkan bir alışkanlığı da edinebilirler.

Peki o zaman, korkunun altında yatan duygu nedir? İstek. Korku geçmişte yaşadığımız tecrübelerden edindiğimiz yanlış duyguların bir sonucu olarak ortaya çıkarken, altında yatan isteğin üstünü örter. Reddedilmekten korkarsınız, halbuki her neyse o şey, reddedilmek istersiniz. Çünkü içinizde bir duygu onu haketmediğinizi ve/veya başka bir duyguyu yaşar. Eyleme geçmezsiniz çünkü altında yatan duygu size bunun için izin vermez. Korktuğunuz şey aslında size kurtulmanız gereken bir duygunun mesajını veriyor.

Korkunun kaybolması konusunda kesin sonuçlar veren teknikler var. Bununla birlikte bir uzmanla çalışma olanağınız yoksa, kendi kendinize korktuğunuz şeyin olması isteğini serbest bırakma çalışmaları yapabilirsiniz. Serbest bırakma konusunda internetten kaynak bulabilirsiniz. 

Saygı ve Sevgilerimle. Huzur Sizlerle Olsun.
Ayhan PEKŞEN
Kişisel Gelişim Profesyoneli


Ben Bir Ceviz Ağacıyım


Başım köpük köpük bulut içim dışım deniz
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda
Budak budak serham serham ihtiyar bir ceviz
Ne sen bunun farkındasın ne polis farkında

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda
Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril
Koparıver gözlerinin gülüm yaşını sil

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda
Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında
Yapraklarım ellerimdir tam yüz bin elim var
Yüz bin elle dokunurum sana İstanbul’a
Yapraklarım gözlerimdir şaşarak bakarım
Yüz bin gözle seyrederim seni İstanbul’u
Yüz bin yürek gibi çarpar çarpar yapraklarım

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda
Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında

Nazım Hikmet

Evlilik Hakkında Bilmediğiniz Şeyler


“Bir kadının elinden hayallerini almak, bir kaplanın yanından yavrusunu almak kadar tehlikelidir.”
Aldous Huxley

23 Şubat 2012 Perşembe

NLP - Değişim Nasıl Olur ? (2)

   Üniversite de üç bilgisayar programlama dili eğitimi aldım ve bunun üzerine yıllarca ekmeğimi program yazarak kazandım. Bilgisayar programlama dili öğrenmek oldukça basittir. Programlama dili bir deyimler topluluğudur ve bunları bir kitap alarak rahatça öğrenebilirsiniz. Nlp yi ilk duyduğumda aynı algı zihnime düştü ve merak edip araştırmaya başladığımda  aynı şeyleri gördüm. Evet NLP yani Neuro Linguistic Programming (Sinir Dili Programlaması) aynı benim bilgisayarda yaptıklarımı insan üzerinde yapıyor fikrine sahip oldum. Ben nasıl programlama dili kullanıp bilgisayarları programlıyorsam, NLP de insanları programlayan bir dil gibiydi ve bir teknikler bütünüydü. Zaten yaratıcılarından biride meslektaşımdı. Ve NLP diyordu ki, sonuç varsa işe yarıyordur, evet benim yazdığım programlar gibi sonuç varsa işe yarıyordu.

   Bununla birlikte ben programlama öğrenirken, veri analizi, algoritmalar, sayısal çözümleme gibi dersler de almıştım. Hımmm. Demek ki konuya sadece bir teknikler bütünü olarak bakmamak gerekiyordu. Bununla birlikte kişiye göre bir analiz de gerekiyordu. Bazen yüzlerce satır yazdığım bir program yüzlerce hata veriyordu. Tek tek hataları düzeltmek ölüm demekti. Ancak usta bir programcı hatanın o yüzlercesinde olmadığını farkedebilirdi. Ve bir satırda belki de ufacık bir virgül hatası o yüzlerce hataya sebep olabilirdi.

   NLP çok net bir şekilde NASIL ın cevabını veriyor ve sonuç alıyor. Bununla birlikte duygularımızdaki binlerce karmaşa aslında geçmişimizde sahip olduğumuz bir inancın türevleri olabilir. Bir fobi yi ortadan kaldırdığımızda, yaşamımıza farklı şeyler gelmeye başlayabilir. Bu da değişimin gerçekleşmediği duygusunu yaratabilir. Belki de fobi nin altında başka nedenler yatıyordur, bunu bulup çıkarmak gerekir. Buda bireyin kendi farkındalığıyla olur. Tabii usta bir NLP uygulayıcısı, olaya sadece tek yönlü değil, bütünsel baktığından bu farkındalığı bireye yaşatacaktır. Bu çalışmalar ısrarcı çabaları gerektirir ve bu çabaların sonucu mutlu ve doygun bireylerdir. NLP ye şip şak çözüm üreten bir teknikler bütünü olarak bakarsak, yanılmış olur ve sektörde kötü algılara sebep olabiliriz.

     NLP eğitimlerinde teknikleri vermenin yanında  bütünsel bakış açısını getirmek ve bireylerde bu farkındalığı yaratacak algının oluşturulması, uzun vadede bireysel gelişimin önünü açacak ve bireylere daha fazla katkı sağlayacaktır.


Saygı ve Sevgilerimle
Ayhan Pekşen
Kişisel Gelişim Profesyoneli
  
    
   

SERE SERPE

Uzanıp yatıvermiş, sere serpe;
Entarisi sıyrılmış hafiften;
Kolunu kaldırmış; koltuğu görünüyor;
Bir eliyle de göğsünü tutmuş;
İçinde kötülüğü yok, biliyorum;
Yok, benim de yok ama...
Olmaz ki!
Böyle de yatılmaz ki!


Orhan Veli


Meraklısına not : Orhan Veli'nin platonik aşkı Bella'ya yazdığı şiirdir.



Günün Sözü

Onları eleştirmeyin, siz de aynı durumda aynı şartlarda olsaydınız benzer şekilde davranırdınız.
Alıntı

22 Şubat 2012 Çarşamba

Referanslar ve yaratıcılık

   Dünya yeni bir döneme giriyordu, bir çoklarına göre yeni bir çağ başlıyordu. Her ne kadar teknolojinin değişimi insanların oynadığı oyunları değiştirmese de artık daha fazla bilgi ve daha fazla dönüşüm vardı. O henüz üniversitede bir gençti ve hayalleri vardı. Bunu yakın arkadaşıyla paylaşıyordu. Ve bu yeni çağın başlangıcı onu heyecanlandırıyordu. Sonra nasıl olduysa bir şey duydu. (Bazı çekememezlik yapanlar bu duyumu annesinden aldığını söylediler) Hemen kulak verdi. Gerekli yerlerle görüştü. Daha önce yapılmamış bir şey istiyorlardı ve ellerindeki malzemede bunu kullanacaklardı. "Ben de hazır" dedi, elinde hiçbir şey yokken. Ve kabul edildi. Hemen çalışmalara başladı ve bir kaç ay sonra istenilen şeyi teslim etti. İnsanlık yeni bir çağa onun öncülüğüyle girdi.

   Kısaca anlattığım hikaye Bill GATES in hikayesi. Sanırım onu tanımayan yoktur. Şu anda klavyemde bu yazıyı onun ve ekibinin yarattığı işletim sistemi ve programlar üzerinde yazıyorum. O zamanlar kişisel bilgisayar diye bir şey yoktu, bilgisayarlar dev gibiydi. Bu sürecin içinde yaşadım. Çok iyi biliyorum. Sonra IBM ilk kişisel bilgisayarını yaptı. Ancak bunu işletecek sistem ellerinde yoktu. Ve Bill gates buna talip oldu, daha önce elinde hiç referans yokken. Ve IBM Bill Gates in yaptığı DOS işletim sistemiyle ilk kişisel bilgisayarını piyasaya sürdü. 
   
   Ve bugün artık microsoft firmasını bilgisayar kullanıpta tanımayan yoktur. Milyonlarca bilgisayar bu işletim sisteminde çalışıyor. Yarattığı katma değerin büyüklüğü tahmin edilemez. Milyonlarca insan bu işten gelir sağlıyor.

   Microsot u eleştirebirsiniz, ondan daha güzel işletim sistemi olduğunu söyleyebilirsiniz. Bu tür tartışmalar sohbetlerin konusu. Ben farklı bir noktaya bakmak istiyorum. Referanslar. Evet bir işi yaparken mutlaka bir refarans ararız. Eğer referans yoksa, o işin hayal olduğunu söylemekten çekinmeyiz. Bu da çok doğaldır, ancak başarı referans olmadan da gelir. Bir zamanlar insanlar uçamıyordu. Ama iki kardeş insanların uçabileceğine inandılar, o dönemde yaptıkları şeyin tek adı olabilirdi : DELİLİK. Ama buna aldırmadılar ve başardılar.

   Referanslar, referans alacaksak dikkat edelim, bizim hayallerimizi öldürebilir. Nasıl mı? Ufacık bir hayalinizden bahsedin, mesela arabanız yoksa ve buna şu an imkanınız yoksa, araba alacağınızı duyurun. Önce bu hayalinizi daha önce arabası olmamış bir arkadaşınıza, daha sonra da arabası olan bir arkadaşınıza anlatın. Bakalım nasıl sonuçlar alacaksınız? Hangisi size nasıl referans verecek? Ben söyleyeyim, arabası olmayan arkadaşınız, bu durumda bunu nasıl düşünebildiğinizi soracak, imkansızlıklardan bahsedecek ve biraz da sizden kuşkulanacak. Ama diğer arkadaşınız size hangi marka alacağınızı, ne renk seçeceğinizi soracak. Ve fırsat verirseniz size bu konuda yardımcı olacak.

   Evet NLP (NLP den bundan sonra sıkca bahsedeceğim) der ki, bir işi bir kişi yapabiliyorsa herkes yapabilir. Doğru, bununla ilgili sayısız hikaye var. Ama daha önce hiç kimse yapmamışsa? No Problem... Siz yapabilirsiniz. Bunun diğer insanlar tarafından olağanüstü bir şey diye tanımlanmasına gerek yok. Siz kendi gerçekliğinizi yaratırsınız. Ve bu gerçeklik içinde, önceden referansınız olmayan şeyleri tasarlayıp yapabilirsiniz. Referansa ihtiyacınız yok, kendi referanlarınızı kendiniz yaratabilirsiniz.

   Bill Gates mi, bill gates kendi gerçekliğini yarattı. Bir çok insan onu eleştirdi, hatta "yuh" çekenler oldu. Hatta meşhur Windows-95, Dünya lansmanında çöktü. Herkes microsoft un biteceğini düşünüyordu. Ama Bill Gates  bu referanslara hiç kafayı takmadı. Ve gerçekliğini yaratmaya devam ediyor.

Saygı ve Sevgilerimle
Ayhan PEKŞEN
Kişisel Gelişim Profesyoneli

21 Şubat 2012 Salı

Günün Sözü

Büyük işleri başarabilenler, küçük işleri yapabilme beceri ve sabrını gösterebilenlerdir.
Alıntı

Tony Robbins: Neyi neden yapıyoruz - Türkçe altyazı

Lavinia

Sana Gitme demeyeceğim 
Üşüyorsun ceketimi al
Günün en güzel saatleri bunlar
Yanımda kal


Sana gitme demeyeceğim
Genede sen bilirsin
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeceğim
İncinirsin


Sana gitme demeyeceğim
Ama gitme Lavinia
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme Lavinia


Özdemir Asaf

Günün Sözü

Bazen küçük şeylerden ne müthiş sonuçlar alındığını gördükçe; içimden  "küçük bir şey" diye bir kavram olmadığını düşünmek geliyor.
Bruce Barton

Değişim Nasıl Olur ? (1)

  Kendini hiç böyle yararsız hissetmemişti. Bu duyguyu bir türlü içinden atamıyordu. Mutsuz ve karamsardı. Aşırı kilo bir yana resmen obezdi. Bir altmış beş boy ve yüz yirmi kiloydu. Oysa bir zamanlar böyle değildi. Ne oluyordu? Sonunda kendini değiştirmeye karar verdi, kendini sevmemesine neden olan kilolarından kurtulacak yeni bir hayata başlayacaktı. Çok sevdiği bir iş vardı fakat bir türlü cesaret edemiyordu. Bu iş konusunda da bir şeyler yapmaya karar verdi. Bundan sonra ne yapmalıydı. Bir çok insanın yaptığı gibi  hemen sıkı bir rejime başlamadı. Sorununun yeme içmeyle ilgili olmadığının farkındaydı ve bunu ancak kendine yeni bir yol gösterecek çalışmayla yapabilirdi.

   O yaşamında köklü bir değişiklik yapmak istiyordu ve yaşam koçlarının bu konuda yardımcı olabileceğini biliyordu. Ve bir yaşam koçundan destek almaya başladı. Seanslar güzel gidiyor her seansta biraz daha rahatlıyordu. Yaşam koçu öyle sorular soruyordu ki, adeta zihninde ampuller yanıyordu. Ve istediği o iş için çalışmalara başlamıştı. Ancak bu arada asıl istediği işin takı tasarımı olduğunu fark etti. ve bu konuda çalışmaya başladı hatta iki üç yer tasarımlarını beğendi, onlarla işbirliği içine girdi. Seanslara azimle devam ediyordu bununla birlikte kilo problemi henüz çözülmüyordu. Bir hastaneye gidip gerekli testleri yaptırdı. Hiç bir sorun yoktu. "Kendimi mi kandırıyorum acaba?" diye sormaya başladı kendi kendine. Koçu bu konuda kesinlikle bir tavsiye de bulunmuyordu. Sadece bir an o farkındalığı da yaşayacağını ve her şeyin çözümleneceğini söylüyordu. İnanıyordu koçuna ama gene de bazen içinde bir "acaba boşa mı çabalıyorum, ben böyleyim işte" sesini susturamıyordu.

   Hayli yol katetmişti bununla birlikte istediği o huzuru henüz yakalayamamıştı. Ve bu yüzden de ikili ilişkilerden kendini geri çekiyordu. Sonra bir gün tam da koçunun dediği gibi bir ampul yanıverdi zihninde. Oysa anlamsızdı. Eski eşiyle ilgili bir olayı anlatırken, bir anda oldu. Bir zamanlar çok kızmıştı eski eşine (sebebini açıklamıyor) ve "Sana öyle bir şey yapacağım ki, bana bir daha hiç arzu duymayacak ve  istemeyeceksin" diye yoğun bir duyguyla yemin etmişti. Ve o günden sonra sürekli kilo almıştı. "Ama bu saçma" diye düşündü, eşinden ayrılalı neredeyse beş yıl oluyordu ve kilosunda hiç değişim olmamıştı. Koçuyla birlikte bir kaç çalışma yaptılar ve o duyguyu hemen hemen tamamen bıraktı. İnanılmaz bir huzur içini kaplamıştı ve sonraki günler artık eski kilosuna yavaş yavaş dönme günleriydi. Artık yeme içme alışkanlığı kendiliğinden değişmeye başlamıştı, kendine yarar yiyecekler konusunda bilgisini arttırıyor, beslenmesini ona göre yapıyordu. O çok arzu ettiği ilişkilerde hayatına girmeye başladı.

   Duygusal yoğunlukla yaşanan şeyler kişide keskin değişimler yaratır. Ve birey bu duygularla baş edebilmek için bunların üstünü kapatır ve yok sayar. İstek ve arzularımıza ulaşmak için; bu oluşan olumsuzluğun farkındalığı ve serbest bırakılması gerekir. Kişinin kendi öz bütünlüğüne geri dönmesi kadar huzur veren bir duygu olamaz. Varoluşumuzla mükemmeliz ancak bunu zamanla unutuyoruz. Bu özümüz olan  mükemmele dönüşümün önündeki engelleri kaldırdığımızda, istediğimiz her şeyin zaten var olduğunu görecek ve tek yapmamız gerekenin onu seçip kabul etmek olduğunun farkında olacağız. 

   Yaşamınızdaki değişimin büyük çalışmalar sonucu geleceğini sanmayın, bu belki de yaşamınızın bir anında olumsuz bir duyguyla yarattığınız iç engelin kalkmasıyla gerçekleşebilir. Yeter ki kendinize o şansı tanıyın ve olumsuzluğu değiştirmeye karar verin.

Not: Danışan kilo problemiyle geldiğinde gerekli tüm tıbbi tetkikleri defalarca yaptırdığını ve kilo veremediğini söylemiştir. Fizyolojik bir rahatsızlıkta tıbbi müdahalenin gerekliliği atlanmamalıdır. Hikaye danışanın izni alınarak yazılmıştır.

Saygı ve Sevgilerimle
Ayhan PEKŞEN
Kişisel Gelişim Profesyoneli

19 Şubat 2012 Pazar

Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var


Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana

Ataol BEHRAMOĞLU

Güzel bir tespit